İÇİNDEKİ IŞIĞIN FARKINDA OLMAYAN, BAŞKASINDAKİ IŞIĞI NASIL GÖRSÜN?
   
  EVRENSEL ÖĞRETİLER - EVRENSEL BİLGELİK YOLU
  Tufan
 

Birçok eski metinde, din kitaplarında ve halen eski geleneklerini koruyan topluluklarda, kadim geçmişle ilgili ortak bir efsane vardır: Bir zamanlar farklı bir düzeni olan yeryüzünde, bilmediğimiz ülkeler, kalabalık şehirler ve farklı kültürler olduğu; fakat şükretmeyi bilmeyen, azan ve sapkınlığa düşen bu insanların Tanrı tarafından cezalandırıldığı.

Genelde her toplum tarafından hemen hemen aynı anlatımı olan bu yok oluşu, kısaca şöyle tasvir edebiliriz: İnsanların azgınlığı yüzünden bir gün kıyamet kopar. Yanar dağlardan alevlerle fışkıran lavlar gökyüzüne kadar yükselir; külleri güneşi örtüp, dünyayı karanlıklara boğarak yeryüzüne yavaş yavaş yağar. Gökler kararır, havalar soğur, yıldırımlar düşer, kasırgalar insanları, ağaçları ve evleri uçurur; büyük depremler yerleri sarsar ve yeryüzünü sular basar. Suların çekilmesi, gökyüzündeki kara lav bulutlarının dağılması ve yağmurun kesilmesi bazı yerlerde bir hafta, bazı yerlerde kırk gün sürer. İnsanların çok azı tek bir gemiyle kurtulmuşlardır. Bu tek gemiyi inşa eden Nuh, Utnapiştem, Manu, Deukalion, Cemşid, Bergelmer, Coxcox, Yao… tek bir kişiye verilen değişik adlar mı, yoksa her biri ayrı kişiler midir? Bilemeyiz...

Yeryüzünde değişik efsanelere göre tufandan kurtulanlar mağaralara inmişler, yüksek dağlara, ağaçlara tırmanmışlar, suda yüzen odunlara tutunarak kurtulmuşlardır.  

Böyle bir felaket gerçekten oldu mu ya da anlatılanlar hayal ürünü mü? Her şeyden önce unutmamak gerekir ki, yakın zamana kadar Troya (Truva), Pompei, Herkülüm, Knossus, Sodom, Gomorrah şehirlerinin sadece efsanelerde yer aldıklarına inanılırdı. 1738 de Herkülüm, 1748 de Pompei şehirleri Vezüv Volkanının lavları altında bulundu.

2800 yıllık Homeros destanlarının masal olmadığı, 1868'de Heinrich Schliemann Batı Anadolu sahilinde Ezine İlçesinin Hisarlık tepesinde yaptığı kazıda Troya'yı bulmasıyla anlaşılmıştır.

          Minoan uygarlığıysa, 1900 senesinde, Arthur Evans'ın Girit adasında yaptığı kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Minoan uygarlığı, Thera (Santorini) adasındaki yanar dağın patlamasıyla yok olmuştu. Masal sanılıp jeolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkan bir de Sodom ve Gomorah şehirlerinin yok oluşları vardır. Lut kavminin ani bir felaketle üzerlerine taş yağarak yok oluşu, Kuran'da ve Tevrat'ta hemen hemen farksız bir şekilde anlatılır. Hatta Kuran'da “O kentin harabeleri hala işleyen bir yol üzerindedir. İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.” (Hicr:76-77) denmektedir.

Erich Von Daniken'e göre bu şehirlerin yok edilişi nükleer bir silahla ve uzaylılar tarafından olmuştur. Ancak, jeolojik incelemeler, Ürdün vadisinde ve Ölü Deniz kıyısında bu şehirlerin bulunduğu yerin, nükleer bir patlamayla değil, M.Ö. 1900 civarlarında volkanik patlama nedeniyle aniden çöküp suların dibine indiğini ortaya çıkarmıştır.

Gomorrah'ın anlamı “su altında kalan toprak”tır. İkinci asırda İskenderiyeli astronom ve coğrafyacı Claudius Ptolemaios, Ölü Denizi, “Sodom Denizi” olarak yazmıştır. Ondan önce coğrafyacı Strabo’ysa, Sodom için şunları yazmıştı: Yerlilerin bu bölgede vaktiyle on üç şehrin bulunduğu konusunda söylediklerini gerçek olarak kabul edebiliriz. Denilir ki, Sodom'un surları halen duruyor. Söylentilere göre, şehirleri büyük bir yer sarsıntısıyla oynadı, denizden alevler fışkırdı ve kükürtlü sular öyle şiddetli yağdı ki, taşlar bile tutuşmuştu. Şehirler ya yerin içine gömülmüş, ya da yerlileri dehşet içinde kaçmışlardı.

Yine bir zamanlar “yalanların babası” denilen Halikarnaslı (Bodrumlu) Herodotes (M.Ö. 484-420) için, şimdi “tarihin babası” denilmektedir.

Ölüm yatağında; arkadaşlarının, yalanlarını itiraf etmesini istemeleri üzerine, gördüklerimin yarısını yazmadım diyen Venedikli Marko Polo (1254-1324)’nun 25 yıllık Doğu seferinden sonra yazdığı seyahatnamesine kimse inanmamıştı. Buna benzer birçok örnek göstermek mümkündür.

Tufan efsanelerinin birisi de, Dicle ve Fırat nehirlerin taşmasıyla oluşan bölgesel bir selden türemiş efsanedir. Bölgesel bir felaket olan böyle bir sel felaketinin Sümer devrinde olduğu, Mezopotamya vadisinde yapılan kazılarla kanıtlanmıştır. Bu şekilde bölgesel felaketlerin yanı sıra evrensel sel felaketi veya tufan olduğunu gösteren kanıtlar da vardır. Denizlerden uzak karalarda ve hatta dağların tepelerindeki deniz canlıların fosilleri ve Avrupa, Asya, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika gibi Mezopotamya'dan uzak yerlerde tufan efsanesi bulunması nasıl açıklanır?

          Yukarıda sözünü ettiğimiz Mezopotamya tufanını anlatan Gılgamış Destanı, tufan efsanelerinin en ilgi çekicilerindendir. Gılgamış destanının, Tevrat ve Kuran'da anlatılan tufan hikâyesine yakın bir benzerliği vardır. George Smith’in, British Museum’dan Babillilerin Gılgamış Destanının on birinci tabletini bulup çözümlediği zamandan bu yana, Kitabı Mukaddesteki tufan öyküsünün bir İbrani yaratısı olmadığı bilinmektedir.

1914 yılında Arno Poebel, Üniversite Müzesi’nin Nippur koleksiyonunda bulunan ve içeriğinin büyük bölümü tufan mitine ayrılmış altı sütunlu bir Sümer tabletinin üçte birini kapsayan alt bölümünü yayımlamıştır. Bu tabletin içeriği yalnızca ana teması olan tufan öyküsünden dolayı değil, bu bölümden önce gelen giriş bölümleriyle de ilgi çekicidir. Metin çok hasar görmüş olmasına rağmen, bu parçalar Sümer kozmogonisi ve kozmolojisi üstüne verdiği bilgiler açısından büyük önem taşır. Tabletin günümüze ulaşan üçte birlik kısmından önce gelen yaklaşık otuz yedi dize okunamadığından mitin nasıl başladığı bilinememektedir.

Tufanın anlatılmaya başlandığı bölümün başında, Tevrat ve Kurandaki Nuh’un karşılığı Ziusudra’yla tanışırız. Ziusudra; dindar, tanrı korkusu olan, düşler ve büyülü sözler yoluyla bildirilen tanrısal vahiyleri hep gözeten bir kral olarak anlatılır. Mite göre tanrısal bir ses kendisine, tanrılar meclisinin bir tufan çıkarma ve “insanlığın tohumunu kurutma” kararı aldığını bildirdiğinde, Ziusudra bir duvarın yanında bulunuyordu. Bu uzun bölüm şöyle:

Tufan...

Öyle karar alındı...

O zaman Nintu... gibi gözyaşı döktü,

Kutsal İnanna halkı için bir ağıt tutturdu,

Enki kendi kendine karar aldı,

An, Enlil, Enki ve Ninhursag...,

Göğün ve yerin tanrıları An ile Enlil’in adını söylediler.

O zaman kral Ziusudra, ...’nın paşisu’su,

Dev bir... İnşa etti;

Alçakgönüllülükle, itaatle, saygıyla, o...

Her gün uğraşarak, durmadan...,

Her türlü düşü görerek...,

Göğün ve yerin adlarını anarak...

...tanrılar bir duvar...,

Ziusudra, bir duvarın yanında durarak, dinledi.

Solumda, duvarın yanında dur...,

Duvarın yanında sana bir söz diyeceğim, sözümü dinle,

Öğütlerime kulak ver:

Bizim...’mızla bir tufan ibadet merkezlerini silip süpürecek;

İnsanoğlunun tohumlarını kurutmak için...,

Karar böyle, tanrılar meclisinin sözü.

An ve Enlil tarafından verilen emirle...

Krallığı, kanunu...

Metin, bundan sonra, Ziusudra’ya kocaman bir gemi yapması ve kendisini yok olmaktan kurtarması için verilen ayrıntılı öğütlerle devam ediyor ve tufanın bütün şiddetiyle ülkeyi kapladığını, yedi gün yedi gece sular altında bıraktığını, sonra güneş tanrısı Utu’nun değerli ışığını her yere saçarak tekrar ortaya çıktığını anlatarak tamamlanıyor.

         Bir diğer bölgesel tufan miti de Deukalion’un Nuh rolü üstlendiği eski yunan tufan efsanesidir: Kadını yaratarak insanları felakete ve ıstıraba sürüklemek Zeus'un öfkesini yatıştırmamıştı. Üstelik Pandora'nın kutuyu açmasıyla tüm kötülükler yeryüzüne yayılmış, insanlar birbirleriyle kavga etmeye, savaşmaya, birbirlerini öldürmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Zeus onlara çok daha büyük bir ceza vermeye karar verdi. Onları tamimiyle yok etmek, müthiş bir tufanın dalgaları arasında boğmak istedi.

Fakat Prometheus bu defa da insanların yardımına koştu ve oğlu Deukalion'a Zeus'un planlarından bahsetti. Deukalion, Epimetheus ve Pandora'nın kızı olan karısı Pyrrha’yla birlikte Thessalia'da yaşıyorlardı. Deukalion Thessalia'nın kralıydı. Olacakları duyunca babasının tavsiyesiyle, üzeri kapalı bir kayık yaptı ve karısıyla beraber bu kayığa bindi. Yağmurlar yağdı, sular kabardı, ortalık baştanbaşa deniz kesildi. Onlar dokuz gün dokuz gece boyunca dalgalar üzerinde çalkalanıp durdular. Onuncu gün sular alçalmaya başladı ancak ikisinden başka bütün insanlar boğulmuştu. Bu tufan felaketinden kurtulan karı koca Othrys Dağına yanaştılar ve karaya ayakbastılar.

Deukalion ve karısı daha sonra adalet tanrıçasının yanına gidip insan soyunun tekrar yaratılması için yardım istediler. Adalet tanrıçası onlara, Yüce Ana'nın yani Gaia'nın kemiklerini omuzlarının üzerinden atmalarını söyledi. Deukalion ve karısı önce buna çok şaşırdılar. Ardından Deukalion Yüce ana'nın toprak olduğunu hatırladı, buna göre kemikleri de kayalar, taşlar olmalıydı. Taşları omzunun üzerinden fırlattığında bu taşlar erkek haline dönüştü, Pyrrha da taşları fırlattı, onun fırlattıkları da kadına dönüştüler. Böylelikle insan soyu yeniden başlatılmış oldu. 

         Moskova, Viyana, Berlin ve Edinburgh üniversitelerinde tarih, biyoloji, hukuk ve psikanaliz okuyan Immanuel Velikovsky (1895-1979)’nin 1950'de yazdığı “Çarpışan Dünyalar” adlı eserinde ortaya atılan göksel mekanizma tezleri, büyük çapta, Carl Sagan, Isaac Asimov ve başka bilim adamları tarafından çürütülmüş olsa da, ortaya attığı birçok orijinal tezde bir gerçek payı vardır.

Dr. Velikovsky, tufanla ilgili yazmayı tasarladığı eserlerini yetiştirememiştir. Ancak, kitlesel hafıza kaybıyla ilgili tezi konumuz açısından ilginçtir. Sigmund Freud'dun öğrencisi olan Dr. Velikovsky, hafıza kaybı olayını, Freudcu görüşle fakat bireysel açıdan ziyade toplumsal açıdan değerlendirmiştir. Dr. Velikovsky,  kozmolojik tezlerine göre geçmişte yer aldığına inandığı ve kapsamlı bir şekilde belgelediği felaketlerin örtbas edilmesini şu şekilde açıklıyordu:

Çocukların ve bazı durumlarda büyüklerin geçirdikleri en korkunç olayların bile unutularak, silinerek bilinçaltına itildiği, insan zihniyle ilgili, tespit edilmiş bir gerçektir. Bunlar bilinçaltında garip korkular şeklinde yaşamaya ve ortaya çıkmaya devam ederler. İnsan geçmişinde en korkunç olaylardan birisi de, yeryüzünün tutuşmasıyla birlikte gökyüzündeki korkunç görüntüler, binlerce volkan tarafından fışkırtılan lavlar, yerlerin erimesi, denizlerin kaynaması, kıtaların batması, uçan kızgın taşlarla topa tutulan ilkel bir kaos, yarılmış arzın gümbürdemesi ve kül kasırgaların kükremesiydi.

Platon'un Timaeus ve Critias adlı eserinde anlattığı, Solon'la görüşen Mısırlı rahibin varsayımına göre, ateş ve selden oluşan felaketlerin unutulmasının sebebi, o felaketlerde okumuş insanların bütün yapıtlarıyla birlikte yok olmasına bağlıydı. Yine O Mısırlı rahibe göre, bu felaketler fark edilmedi, çünkü kurtulanlar kendilerini yazıyla ifade etmeye fırsat bulamadan ölmüşlerdi. Buna benzer bir fikir İskenderiye'de Philo tarafından da savunuldu.

O, birinci asırda şöyle yazmıştı: <Sürekli birbirini kovalayan su ve ateşten felaketlerden dolayı nesiller birbirine olaylar serisini nakledememişlerdir.>

Evet, felaketler hafızalardan silinmiştir, ama bunun sebebi yazılı kayıtların bulunmayışı değil, fakat; bütün milletlerin, bilginleriyle beraber, ellerinde mevcut kayıtlarda açıkça belirtilen kozmik kargaşaları araştırıp anlamak yerine, onlarda alegorik ve mecazi anlam okumalarına yönelen karakteristik davranıştı.

Geçmişle ilgili en ürkütücü olayların, hem kişilerin, hem milletlerin hafızalarından silinip bilinçaltına gönderilmesi psikolojik bir fenomendir. Sanki unutulmaması gereken olaylar yok olmuş gibidir. Bunların kalıntılarını ve tahrif edilmiş kayıtlarını tekrar hayata döndürmenin yolu, tek kişide hafıza kaybını tedavi etmekten farklı bir işlem değildir. 

 

 

TEVRAT VE GILGAMIŞ DESTANI’NA GÖRE TUFAN

KONU

TEVRAT

GILGAMIŞ DESTANI

Kapsadığı Alan

Küresel

Küresel

Nedeni

İnsanların Günahları

İnsanların Zayıflıkları

Kimleri Etkiledi

Tüm İnsanları

Bir Şehri&Tüm İnsanları

Gönderen

Rab

Tanrılar Meclisi

Kahramanın Adı

Nuh

Utnapishtim

Kahramanın Karakteri

Doğruluk, Dürüstlük

Doğruluk, Dürüstlük

Kahramana Tebliğ Şekli

Doğrudan Tanrı

Rüyada

Gemi İnşası Emredildi mi

Evet

Evet

Kahramanın İtirazı/Şikâyeti

Evet

Evet

Geminin Yüksekliği

3 Değişik Rivayet

6 Değişik Rivayet

Gemideki Bölüm Sayısı

Birçok

Birçok

Kapılar

Bir Adet

Bir Adet

Pencereler

En Az Bir Adet

En Az Bir Adet

Geminin Dış Kaplaması

Zift

Zift

Geminin Şekli

Dikdörtgen

Kare

Gemideki İnsanlar

Yalnız Aile Üyeleri

Aile Üyeleri ve Birkaç İnsan

Gemideki Diğer Yolcular

Her Cins Hayvandan Bir Çift

Her Cins Hayvandan Bir Çift

Tufanın Oluşumu

Yer Altı Suları ve Şiddetli Yağmur

Şiddetli Yağmur

Tufanın Süresi

40 Gün 40 Gece

6 Gün 6 Gece

Karaya Ulaşılıp Ulaşılmadığını Anlama Şekli

Kuş Uçurarak

Kuş Uçurarak

Uçurulan Kuşların Cinsleri

Kuzgun&3 Güvercin

Güvercin, Kırlangıç, Kuzgun

Geminin Karaya Oturduğu Yer

Ararat Dağı

Nisir Dağı

Sel Sonrası Kurban Kesimi

Evet, Nuh Kesiyor

Evet, Utnapishtim Kesiyor

Tufanın Sona Ermesine Şükür

Evet

Evet


 
  Bugün 8 ziyaretçi buradaydı!  
 
İLGİSİZ BİLGİ YETERSİZ, BİLGİSİZ İLGİ TEHLİKELİ, SEVGİSİZ İLGİ VE BİLGİ DEĞERSİZDİR. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol